Sünnet; Rasûlullah’ın (sav) Kur’an’ı esas alarak hayatın her alanında; inanç, ibadet, eğitim, hukuk, ekonomi vs. gibi konuları kapsayacak şekilde ortaya koyduğu bir model ve bir yüzü ahirete bakan (ü.d) dünya görüşüdür. Diğer bir ifade ile Allah Resûlü’nün İslâm’ı anlama ve hayatın her alanına tatbik etmede teorik ve pratik (sözlü veya uygulamalı) olarak ortaya koyduğu bir düşünce ve hayat tarzıdır. Peygamber hayatı, bir kalıp, bir şablon değil, bir nûmune, emsal, örnek, model olarak ele alınıp değerlendirilmelidir.
Nitekim Ahzab Sûresi 21. âyette de sünnetin söz ve şekilden ziyade hikmet, ruh, ilke, mana ve gaye ile anlaşılması gerektiği beyan edilmiştir. Genelde Rasûlullah’ın yaptıkları, söyledikleri ve meselelere getirdiği çözümler hep şekli olarak ele alınmıştır.
Sünnet anlayışımız, sadece geçmişin bir tekrarı olmamalı, asrımızdaki İslâm toplumlarının karşılaştığı problemlerde yol gösterme (kılavuz-rehber) fonksiyonu taşımalıdır. Sünnet şuuruna varmak, sadece Peygamberimiz'in giyim-kuşam gibi davranışlarını taklid değil, sünnetten ilham alarak Müslümanın bir dünya görüşüne sahip olduğu Rabbimiz'in razı ve memnun olduğu hayat tarzını ortaya koymaktır.
Sünnet, Müslüman toplumun kimliğini korumak, onların beraber yaşadığı Müslüman olmayan toplumların içerisinde erimesine, kişilik zaafına düşmesine, kendi dışındakileri taklit ederek kişiliksizleşmesine karşı koymaktır.
Hz. Peygamber, Müslümanlardaki kimlik bilincini diri tutmak için sadece “farklılığı” vurgulamakla kalmıyor, Müslümanların taklit batağına saplanmalarına da kesinlikle karşı çıkıyor. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, Yahudilerin Medine toplumuna kabul ettirdikleri adetleri bir bir söküp atarak, sünneti nasıl anlamamız gerektiğini uygulamalarıyla da gösteriyordu.
|